
Çocuğunuzun oyuncaklarını fırlattığı bir dönem oldu mu?
“Benim çocuğumun böyle bir dönemi oldu.
Oğlum yaklaşık 3 yaşındayken eline geçen her şeyi fırlatmaya başlamıştı;
tahta oyuncaklar, arabalar, demir trenler… O kadar eğleniyordu ki, ama bir o kadar da
tehlikeliydi.
Biz de doğal bir refleks olarak ‘Yapma! Atma!’ diyorduk. Tabii çocuklar böyle
durumlarda bildiğini yapmaya devam eder ya, bizimki de öyleydi.
Sonra düşündüm: Acaba neden böyle yapıyor? İhtiyacı ne olabilir? Nesneleri fırlatıp atmayı keşfediyor gibi bir hali vardı. Belki de çarpma sonucu çıkan sesler ilgisini çekiyordu. Bu durumu nasıl yönetebilirim diye sordum kendime?
Aklıma bir fikir geldi. Onu Cadde Bostan sahile götürdüm ve dedim ki, ‘Hadi bakalım oğlum, dilediğin kadar taş atabilirsin!’ Neredeyse 1 saat taş attık; ben taş sektiriyorum, o atıyor… Gözlerindeki mutluluğu tarif edemem!
En güzeli neydi biliyor musunuz? Bu keşfetme ihtiyacı karşılandığı için evdeki o fırlatma alışkanlığı birden azaldı.
‘Sürekli sahile gitmek biraz yorucu, bunun başka bir yolu olmalı.’ Mekan aramak yerine her mekanda fırlatabileceği nesneler neler olabilir diye düşünürken, o an çocukluğum aklıma geldi. Bir gün amcam bana kağıttan bir uçak yapmıştı, saatlerce oynamıştık.
Hemen bir kağıt uçak yaptım ve fırlattım. Fırlatma eyleminin uçmaya dönüşmesi onun fazlasıyla ilgisini çekti ve uçağı elinden düşürmedi. O günden itibaren, nereye gitsek uçak yapmak için yanımızda mutlaka eski bir dergi taşıdık. Ta ki; Sen de Uçur Model 1’i geliştirene kadar.
Bu süreçte çocuğumu anlamak için dikkatimi yoğunlaştırdığımda kendi çocukluğumla da derin bir iletişim kurduğumu farkettim.
Aranızdaki bağı güçlendirecek, içinizi ısıtacak bir etkinlikle karşınızdayız. Bu Özgürleşen Öğrenme Yolculuğuna hepiniz davetlisiniz. Kayıt olun.